19.07.2009 - Rinteln de - Miraç Kandili Heyecanı.
Camimizde Miraç kandili büyük coşkuyla kutlandı. Camimimizin Dingörevlisi İsmail Bal 'ın hazırladığı program, okumuş olduğu Yasin-i Şerif tilavetiyle başladı, daha sonra Dingörevlisi İsmail Bal, İsra ve Miraç 'ın anlamını açıkladı, tabiiki programın akışında Genç Öğrenciler İlahiler okudu ve kandil programı Akşam Namazıyla son buldu. Programdan (Aksam Namazından) sonra Camimizin Çayocağında, bazı Arkadaşların Helva, Baklava, Hamur kızartması ve Çay gibi ikramları oldu.

Miraç Kandili (لیلة المعراج,), kutsal sayılan gecelerden biridir. Recep ayının 27. gecesidir. Bu gecede peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) 'in, Mekke´deki Mescid-i Haram´dan, Kudüs´teki Mescid-i Aksa´ya götürüldüğü, oradan da gökleri aşarak, Allah´ın katına ulaştığı gecedir. Bu olayın bahsi Kuran-i Kerim'de Isra suresinde geçer. Bu olaya miraç ya da göğe çıkış denir. Beş vakit namaz, bu gecede farz kılınmıştır. Bakara suresinin son 2 ayetleri tebliğ edilmiştir ki bu ayetler, iman esaslarını ve dua cümlelerini içermektedir. Bu mübarek günde genelde dua edilir, tesbih çekilir ve Yasin suresi okunur. Miraç kandilinin en önemli özelliklerinden biride Efendimiz Hz. Muhammet (s.a.v) 'in bize cennetten ve cehennemden gezip gördüğü şekilde haber vermesidir.
Kandil Geceleri Peygamber'in ( a.s.m ) uygulamasında yoktur. Ancak 3. asırdan itibaren mistik çevrelerde kutlanmaya başlanmış ve bu geceler Osmanlılar döneminde Padişah II. Selim zamanından başlayarak, minarelerde kandiller yakılarak duyurulup kutlandığı için "Kandil" olarak anılmaya başlamıştır.
Kur'an'da mübarek gecelerden şu şekilde bahsedilmektedir:
"Apaçık olan Kitab'a andolsun ki, biz onu mübârek bir gecede indirdik. Şüphesiz biz insanları uyarmaktayız." (Duhan 3)
"Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır." (Kadir 3)
Kandil geceleri namazların kılındığı, Kur'an-ı Kerim'in okunduğu, duaların yapıldığı ve salavat-ı şerifelerin bolca getirildiği gecelerdir.
İki parmağının ucunu gözüne koy. Bir şey görebiliyor musun dünyadan?
Sen göremiyorsun diye bu alem yok değildir. Görememek ayıbı, göstermemek kusuru, uğursuz nefsin parmağına ait işte. [Hz. Mevlânâ]